fbpx

Prof.Dr. Sönmez; “Bir Kardelen Görürseniz, Bilin ki O, Sarıkamış Şehidinin Sembolüdür”

Prof.Dr. Sönmez; “Bir Kardelen Görürseniz, Bilin ki O, Sarıkamış Şehidinin Sembolüdür”

25.12.2023

Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı ve ülkemizin yetiştirdiği ünlü Kalp Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez Sarıkamış Şehitleri Anma Programı kapsamında İstanbul Arel Üniversitesi’nde düzenlenen etkinliğe katılarak Birinci Dünya Savaşı ve Sarıkamış Meydan Muharebesi ile ilgili önemli bilgiler verdi. Belgesel niteliğindeki anlatısıysa 90 bin şehidimizin yaşadığı acıları öğrencilere aktaran Sönmez, Sarıkamış’ta donarak ölen isimsiz kahramanlarımızın unutulmaması gerektiğinin altını çizerek “Bir kardelen görürseniz bilin ki o, bir Sarıkamış şehidinin sembolüdür.” dedi.

 

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından video gösterimi ile devam eden anma programında Sarıkamış Meydan Muharebesi’ni dört başlık altında anlatan Prof. Dr. Bingür Sönmez ilk olarak Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na giriş süreci ve Enver Paşa hakkında bilgiler verdi. Daha sonra Sarıkamış Harekatı’na değinen Sönmez konuşmasının devamında esir kamplarının koşulları ve şehitliklerimizle ilgili detaylara değindi.

Askerlerimizin çarıksız ve korumasız bir şekilde uzun günler karlar altında kaldığını ifade eden Prof. Dr. Bingür Sönmez Ruslar tarafından çekilen arşiv videolar ve fotoğraflar üzerinden şehitlerimizin yaşadığı zorlukları anlatarak katılımcılara duygusal anlar yaşattı.

 

“Sarıkamış Meydan Muharebesi Aslında 4 yıl Süren Kafkas Cephesidir”

 

Prof. Dr. Bingür Sönmez Sarıkamış Meydan Muharebesi’nin 15 günden ibaret olmadığını ve Birinci Dünya Savaşı’nda ilk açılan ve büyük acılarla kapanan bir cephe olduğunu söyledi.

 

Prof. Dr. Sönmez; “Sarıkamış Meydan Muharebesi veya Sarıkamış Çevirme Harekâtı olarak tarihe geçen büyük savaş aslında 4 yıl süren savaş Kafkas Cephesi’dir. İttihat ve Terakki’nin siyasetçileri, kurnaz Alman generalleri dramı minimalize etmek için bizi sadece 15 günlük meydan muharebesine götürmüşlerdir. Aslında savaş 4 yıl sürmüştür. Van’dan Trabzon’a, Bakü’den Sivas’a kadar olan bölge tamamen Kafkas Cephesi’dir. Sadece 10-12 bin nüfuslu olan Sarıkamış Cephesi değildir. Doğu Cephesi 1. Dünya Savaşı’nda ilk açılan ve elemle kapanan bir cephedir.” dedi.

 

“Enver Paşa Almanya’da Rütbesini Aşar Bir Şekilde İlgi Görüyor”

Konuşmasının devamında Enver Paşa ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Bingür Sönmez Enver Paşa’nın Alman İmparatoru tarafından yoğun ilgi gördüğünü ve Almanlar tarafından yakın markaja alındığını ifade etti.

 

Sönmez; “Enver Paşa 1909 yılında 27 yaşında Askeri Ateşe olarak Kurmay Yarbay rütbesi ile Berlin’e ateşe olarak gönderiliyor.  Almanya’da bulunda süre içinde Alman İmparatoru’ndan rütbesini aşar bir şekilde ilgi görüyor. Bizzat imparator tarafından Alman generallerle tanıştırılıyor. Yemeklerde protokol gereği olmaması gerektirdiği halde yanında oturtuyor. Onun ileride Osmanlı Devleti’nin güçlü bir adamı olacağını söylüyor. 13 Aralık 1913 – 6 Ocak 1914 sadece 23 gün içinde yarbaylıktan paşalığa yükselecek 32 İmparatorluğun tek söz sahibi olarak tarih sahnesinde başrole çıkacaktır.” şeklinde konuştu.

 

“Hristiyan Bir Devletin Cihat Konusunda Israrcı Olmasını Anlamak Mümkün Değildir”

 

Osmanlı’nın harbe girdiği tarihte Osmanlı Hazinesi’nde yeterli para olmadığını ifade eden Prof. Dr. Bingür Sönmez Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı’ya maliyeti 398,5 milyon altın lira olduğunu belirtti. Savaşın ülke nüfusunun dörtte birine mal olduğuna dikkat çeken Sönmez Birinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 2 buçuk milyon şehit verdiğimizi söyledi. Almanya’dan alınan kredinin savaş maliyetlerini karşılamadığını ve aksine Osmanlı’ya pahalıya mal olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Bingür Sönmez konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı;

 

“Almanlardan beklenen ekonomik yardım konusunda anlaşmaya varılmasıyla Almanlar bir an önce cihat edilmesi ve Ruslarla harbe girmemiz gerektiğini söyledi. Bir Hristiyan devletin cihat konusunda bu derece ısrarcı olmasını anlamak bugün bile mümkün değildir. Almanya’nın istekleri doğrultusunda Türk ordusunun harekât planı güya müştereken hazırlandı. Donanmamız Karadeniz’deki Rus Donanması’nı basacak. Harbin başlamasıyla beraber Osmanlı Padişahı düşmanlarına karşı cihat ilan edecek. Türk Ordusu Doğu Anadolu’da Kafkas sınırındaki Rus Ordusu’nu meşgul edecektir. Çünkü Almanlar Orta Avrupa’da ciddi şekilde sıkışmış durumdalar. Rusların üstünlüğünü azaltabilmek için bir Kafkas Cephesi açılırsa Orta Avrupa’da iki tümen Rus Ordusu Kafkas Cephesi’ne gelecek, Almanlarda rahat edecekler. Bir anda Türk Genel Kurmayı, Alman Genelkurmayı’nın alt heyeti haline geldi. General Bronsart Genel Kurmay Başkanı oldu. Kendi aralarında bir haberleşme sistemleri vardı. Hiçbir şekilde bilgi vermiyorlardı. Giderken de bütün arşivlerini götürdüler ve bugüne kadar bu arşivler elde edilemedi.”

 

“Sarıkamış Meydan Muharebesi Karadeniz’de Kaybedilmiştir”

 

“29 Ekim’de Rus liman kentlerini bombaladık. 1 Kasım’da Rusya Osmanlı’ya Savaş ilan etti ve Doğu Anadolu’daki sınırı geçti. Hükümet üyeleri, Türk subaylar böylece savaşa girdiğimizi öğrendiler. Çünkü açık bir savaş ilanı yapılmadı bizim tarafımızdan. Padişah gerçeği hiçbir zaman öğrenemedi. Türk Harekat Planı’nın esası Batı Cephesi’nde Almanya’nın yükünü hafifletmekten ibaretti.

Rus Donanması 7 Aralık 1914 sabahı tek endüstri limanımız, tek kömür depomuz olan Zonguldak’ı bombaladı. Bezm-i Alem, Bahr-i Ahmet, Mithat Paşa gemileri bir anda Rus Filosu’nun içine düştü ve üçü de yarım saat içinde batırıldı. Gemilerde iki teyyare, bir teyyare bölüğü, 2 alay asker, cephane ve mühimmat vardı. En önemlisi 60 bin kışlık yiyecek vardı.

Yıllarca Genelkurmay tarafından inkâr edilen bu olay Amerikan dergilerinden, gazetelerinden ve Rus Denizcilik Tarihi bilgilerinden elde ettiğim raporlarla Genelkurmaya bu gerçeği kabul ettirdim. Deniz Kuvvetleri olaya sahip çıktı. Her sene 7 Kasım sabahı KDZ.Ereğli açıklarına bir hücum botla gidilerek 3 geminin ismini atarak Sarıkamış’ın Deniz Şehitlerini anıyoruz.

Osmanlı’nın son yıllarında donanmaya verilmiş olunsaydı 22 Aralık 1914 – 5 Ocak 1915 tarihleri arasında Sarıkamış’ta tarih farklı yazılmış olabilirdi. Sarıkamış Meydan Muharebesi Karadeniz’de kaybedilmiştir. Donanma desteği olmayan hiçbir kara harekatının başarılı olamayacağının en mükemmel örneği Sarıkamış’tır.”

 

“Sarıkamış Harekâtı Kurmaylık Dehası Zannediliyordu”

 

“Sarıkamış bir istasyon şehri. Eğer trene binerseniz, 8 saat sonra Tiflis’tesiniz. Dolayısı ile arkasından Bakü, Bakü petrolleri, arkasından Hindistan dolayısı ile Almanların rüyası olan İpek Yolu. Plan çok basitti. Bir çevirme harekâtı yapacağız. Sarıkamış’ı kuşatacağız. Hiçbir yardım gelmeyecek ve bütün Rus ordusu imha olacak. Bu kadar basit. Plan bir kurmaylık dehası zannediliyordu.

 

Yaz günü sırtındaki 25 kiloyla yaz günü 20 kilometre yürüyebilen asker kış günü 50 – 55 kilometre planlanan bir haritanın kurmaylık dehası olması mümkün değildir. 22 Aralık’ta yola çıkmışlardı. 2 Ocak günü 9. Kolordudan sadece 500 kişi kalmıştı. Onuncu kolordudan 1200 kişi kalmıştı. Bir anda kuşatmaya giden askerlerimiz kuşatılmaya başlamışlardı. 118 bin askerimizden 109 bin yitik askerimiz var demek lazım. Şehit ve yitik farklı şeyler. Benim dedem o savaşa gitti. Dönemediyse, kayıtlarda yoksa şehit sayılmıyor. Yitik sayılıyor. 29. Tümen Allahuekber Dağları’nın zirvesinde tipiye kapılıyor sabah tümenin yarısı yok. Belki firar, belki esir, belki kayıp, onlar yitik. Askerde gaip kadrosuna geçiyor. Ama 108 bin yitik açıkça ortada.”

 

“Vagonlarda Unutulan Şehitlerimizin Naaşları Salgın Nedeniyle Yakılıyor”

 

Savaşta esir düşen askerlerimizi bir istasyonda durduruyorlar. Bir Rus askeri doktor geliyor ve diyor ki tifüs salgını var. Onun için karantinaya alacağız. İki vagon ileri geri manevra yapılırken unutuluyor, bir hafta sonra kötü kokular yükselmeye başlayınca vagonlar açıldığında 60 civarında şehidimizin olduğu görülüyor. Ruslar bu iki vagonu yakıyorlar. Gerek Kızılay, gerekse uluslararası arşivlerde buna benzer iki üç tane olay var. Bir tanesinde o kadar donmuş şehit var ki içinde, vagonlar istasyonun dışına alınıyor. Kazmalarla, küreklerle kazılarak yolun kenarına atılıyorlar. “

 

“Sivil Esirler Şehir İçinde Teşhir Ediliyor”

 

“Özellikle sivil esirler yürüyerek götürülüyor. Şehir içinden geçerken teşhir ediliyorlar. 2 yaşından 85 yaşına kadar esirlerin olduğu hatıralardan biliniyor. Sivil esirler özellikle karlar üzerinde günlerce bekletiliyorlar. Nargin Adası esirlerin ilk uğrak yeri. Issız bir ada, engin bir deniz. Su yok, kara yılanlar hala var. Biraz dolaşırsanız kemikler hala karşınıza çıkabiliyor. Çünkü toplu mezarlara 50 kişi defnediliyor. Çok yüzeysel örtüldüğü için yağmur, erozyonla kemikler ortaya çıkıyor. “

 

“Bir Çukura 500 ile 1500 Şehidimizi Defnettik”

 

“Bir çukura 500 ile bin 500 şehidimizi defnettik. Hepsinin cenaze namazını kıldık. İsimle defnedemedik ama sayısını yazdık. Sarıkamış’ın girişinde 13 – 15 yaşında 80-85 yaşına kadar Osmanlı’nın adı geçen her yerden gelen şehitler. Rus Gazetelerinde şehitlerimizle ilgili bu şekilde haberler verilirken Osmanlı tarafından korkunç bir sansür vardı. Harbe ait her türlü havadisleri karargâh umumi vereceğinden, bundan hariç ihbarda bulunanların kim olursa olsun, nereden duyduğu sorulmayacak Divan-ı Harbe sevk edilecek ve şiddetle cezalandırılacakmış. Evlerde bile anneler babalar, çocuklarını konuşamıyorlardı. Hatta askerlik şubesine gidip çocuklarını sorarlarsa onlar mahrem bir göreve gittiler bilgi veremeyiz deniyordu.

 

Savaşın dökümünü en güzel Enver Paşa yapmıştır. 5 Ocak’ta Erzurum’dan Ulukışla’ya Halil Paşa’yı çağırtıyor ve diyor ki; “Paşa Kuvvey-i Kulliye mahvoldu.” Kuvve-i Külliye 120 bin kişiydi.

 

Bugün Allahuekber Dağları’na bir yağmur yağsa sel yataklarından hala şehit askerlerin kemikleri çıkıyor. Bakü – Ceyhan petrol hattı yapılırken bütün dağlarda her yol üzerinde şehit mezarları.

 

“Ayağınıza Sıcak Ayakkabı Giydiğinizde Lütfen Onları Hatırlayınız”

 

Sevgili gençler; ayağınıza sıcak ayakkabı, sırtınıza kalın bir palto, sofranıza bir tas sıcak çorba aldığınız zaman lütfen onları hatırlayınız. Bir kardelen görürseniz bilin o bir Sarıkamış şehidinin sembolüdür. Biz Sarıkamış Dayanışma Grubu olarak bir ateş yaktık. Bu ateş 90 bin ananın ateşidir. Onlar 90 bin kahramandı ruhları şad olsun. Dilerim evrende savaşlar hiç olmasın. Dilerim insanlık sevgisi tüm evrene yayılsın. Dilerim yurtta barış evrende barış olsun. “ dedi.

 

Sarıkamış Şehitlerini Anma Programı kapsamında İstanbul Arel Üniversitesi Tepekent Kemal Gözükara Yerleşkesi konferans salonunda gerçekleşen etkinliğe İstanbul Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara, İstanbul Arel Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Gün, İstanbul Arel Üniversitesi Genel Sekreteri Mustafa Kılıçaslan, fakülte dekanları, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.